Cilt yaraları, cildin bütünlüğünü bozan çeşitli hastalıklar veya dış etkenler sonucu oluşan lezyonlardır. Yara iyileşmesi, belirli bir süreci takip eder ve genellikle yaklaşık bir hafta içinde tamamlanır. Ancak bazı durumlarda, yaraların iyileşme süreci gecikebilir, kapanmayabilir veya spontan olarak ortaya çıkabilir. Özellikle 6 haftayı aşan yaralar; kabuklanma, kaşıntı veya akıntı gibi belirtilerle kendini gösteriyorsa, mutlaka bir dermatoloğa başvurmak gereklidir.

Bir yaranın nasıl oluştuğu, ne kadar süredir devam ettiği, ağrı varlığı ve kanama olup olmadığı önemli kriterlerdir. Bazı bulaşıcı hastalıklar, cilt kanserleri, cildin damarsal yapısının bozulmasına yol açan iç organ hastalıkları, sistemik sağlık sorunları, uzun süre devam eden alerjik reaksiyonlar ve güneş hassasiyetine bağlı bazı sağlık sorunları, iyileşmeyen yaralarla kendini gösterebilir.

Saçlı deri, yüz, açık giyimli bölgeler ve eller gibi özellikle güneşe maruz kalan yerlerde, açık tenli kişilerde meydana gelen yaralar, vücutta alacalı renkli, kırmızı kabuklu alanlar cilt kanserinin işareti olabilir. Asimetrik, belirgin, arada kanayan ve kapanmayan yaralarda ilk olarak cilt doktoruna başvurmak gereklidir. Özellikle kenarları kabarık ve ortası çukurlaşmış şekilde, krater benzeri görülen yaralar risklidir.

Vücudun kapalı bölgelerinde ya da benlerin üzerinde başlayan renk ve şekil değişikliği gösteren yaralar, "Melanom" adı verilen tehlikeli ve öldürücü cilt rahatsızlığının işareti olabilir. Bu nedenle kesinlikle cilt doktoruna görünmek gereklidir. Dermoskopik ve gerekirse patolojik incelemeyle tanı konulur. Cilt kanserlerinin başlangıç evresinde yakalanması, yaşam süresi ve tedavi süreci açısından oldukça önemlidir. Haftada bir, tüm vücudun baştan aşağı aynayla değerlendirilmesi; yeni çıkan ya da büyüyen, renginin koyulaştığı fark edilen benlerin, kabuklu, kanamalı ve iyileşmeyen yaraların mutlaka cilt doktoruna gösterilmesi gereklidir.

Ağızda ve genital organlarda çıkan ağrısız yaralar, "sifilis" ve AIDS gibi cinsel yolla bulaşıcı sağlık sorunlarının belirtisi olabilir. Bazen hafif ateş, yorgunluk gibi belirtilerin ardından; beyaz renkte, zımbayla delinmiş gibi görünen, keskin kenarlı yaralar oluşabilir. Bu yaraların fark edilmesi durumunda, enfeksiyon kaynaklı ya da Behçet hastalığı gibi bağ dokusu kaynaklı hastalıklardan kaynaklanıp kaynaklanmadığının ayırt edilmesi gereklidir. Bu amaçla; bazı kan tetkiklerine bakılması ve yara yerinden kültür alınması uygundur.

Şeker hastalığı, birçok organı olumsuz etkilerken ciltte yaralarla kendini gösterebilir. Hastalık, damar yapısına zarar vermesi sebebiyle yara oluşumunu kolaylaştırır. Şeker hastalarında bakteri ve mantarlar daha kolay enfeksiyon oluşturdukları için yara iyileşmesi de gecikir. Özellikle ayaklarda; iyileşmeyen ve 3 haftadan fazla süre kapanmayan yaralar varsa, şeker hastalığı akla getirilmeli ve hekime başvurulmalıdır.

Sağlıklı beslenme, yaraların iyileşmesi açısından çok önemlidir. Çinko, selenyum ve B vitaminleri başta olmak üzere antioksidan desteğinin alınması, yara kapanmasını ve cildin kendini onarma sürecini hızlandırır. Özellikle bebekler ve çocuklarda; ağız etrafında ve bez bölgesindeki iyileşmeyen yaralar, çinko eksikliğinden kaynaklanabilir. Şüpheli durumlarda kanda çinko seviyesi bakılabilir.